23 Şubat 2008

Persepolis Soundtrack 2007 - Olivier Bernet

Yönetmen: Marjane Satrapi, Vincent Paronnaud
Müzik: Olivier Bernet

Persepolis Download
evrenselmuzik




1. Persépolis thème (Olivier Bernet - Juana Etchegoin - Stéphane Garin - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (2:53)
2. Téhéran disco (Olivier Bernet - Benoît Guérin - Gilles Lahonda - Cédric Privé - Gilles Rupert ) (1:53)
3. Tout ce qui est à vous m'appartient (Stéphane Garin - Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (1:39)
4. Manifestations (Stéphane Garin - Xavier Hayet - Cédric Privé - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (2:07)
5. La bonne leçon (Olivier Bernet - Juana Etchegoin - Stéphane Garin - Xavier Hayet - Gilles Lahonda - Marianne Lecler - Cédric Privé - Gilles Rupert ) (1:37)
6. L'épopée d'Anouche (Olivier Bernet - Stéphane Garin - Gilles Lahonda - Marianne Lecler - Jean-Christophe Pourcel - Cédric Privé - Gilles Rupert) (2:22)
7. Le prolétariat (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Sophie Bousquet-Rodriguez - Stéphane Garin - Xavier Hayet - Marianne Lecler - Cédric Privé - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (2:34)
8. Va-t'en ! (Olivier Bernet - Sophie Bousquet-Rodriguez - Juana Etchegoin ) (0:43)
9. La guerre (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Stéphane Garin - Xavier Hayet - Cédric Privé - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (2:10)
10. Master of the monsters (50 toumans) (Olivier Bernet - Stéphane Garin) (1:51)
11. Dans la vie, tu recontreras beaucoup de cons (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Gilles Lahonda - Cédric Privé - Gilles Rupert - Maitane Sebastian )(2:56)
12. Marche persane (Olivier Bernet - Sophie Bousquet-Rodriguez - Stéphane Garin - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (2:17)
13. Balèze (Olivier Bernet - Juana Etchegoin - Stéphane Garin - Marianne Lecler - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (1:30)
14. Rosen aus dem Süden (Hormones) (Olivier Bernet - Sophie Bousquet-Rodriguez - Juana Etchegoin - Stéphane Garin - Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (0:45)
15. Musique de merde (Olivier Bernet - Victor Marco - Jean-Christophe Pourcel - Thierry Causera - Stéphane Gillet ) (0:48)
16. Frenchie (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Gilles Lahonda - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (0:55)
17. Flower power (Olivier Bernet - Juana Etchegoin - Benoît Guérin - Xavier Hayet - Marianne Lecler - Cédric Privé - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (1:34)
18. Love and hate (Olivier Bernet - Benoît Guérin - Marianne Lecler - Gilles Rupert - Maitane Sebastian - Stéphane Garin ) (2:22)
19. Sachertorte (Stéphane Garin - Xavier Hayet - Gilles Lahonda - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (2:43)
20. The eye of the tiger (Olivier Bernet - Arnaud Aguergaray - Stéphane Garin - Stéphane Goueytes - Maitane Sebastian - Chiara Mastroianni ) (3:54)
21. Téhéran (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Juana Etchegoin - Benoît Guérin - Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian) (2:45)
22. Absurde (Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (1:53)
23. Clair de lune (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Sophie Bousquet-Rodriguez - Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (1:54)
24. Adieu (Olivier Bernet - Pierre Blanchut - Sophie Bousquet-Rodriguez - Xavier Hayet - Gilles Rupert - Maitane Sebastian ) (2:39)
25. Golé yakh (Olivier Bernet - Maitane Sebastian ) (3:56)

3 yorum:

sevcan dedi ki...

''Persepolis 2007

Yönetmen: Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi
Seslendirenler: Catherine Deneuve, Chiara Mastroianni, Danielle Darrieux, Simon Abkarian, Gabrielle Lopes Benites, François Jerosme, Arie Elmaleh, Mathias Mlekuz, Jean-François Gallotte


Paris'te yaşayan İranli çizgi romancı Marjane Satrapi'nin otobiyografik öyküsü vasatlaşmadan her sahnede bir söz söylemeyi, belirleyici bir gözlemi aktarmayı beceriyor.

Politik yönüyle öne çıkan filmlerin "aslında bir karakterin öyküsü", küçük ölçekli bir drama gibi duran kimi filmlerin de "aslında politik" olduğundan dem vurulur bazen. Persepolis, ikisinin birçok kez aynı şey olabileceğini ortaya koyan filmlerden biri. Paris'te yaşayan İranli çizgi romancı Marjane Satrapi'nin otobiyografik öyküsünde, iş siyasi rejimlere ve devlet politikalarına gelince 'doğru'lardan bahsetmenin kolaylığıyla, önyargılı ve damgalayıcı olmaktan 'hak yeme'ye, birey olarak başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerdeki politikalar da çarpışıyor çünkü. Özellikle de Marjane'in bir yerde vicdanı konumundaki anneannesinden gelen öğütler ve sitemlerde var bu. Anneanne filmde, ahlaken ve siyaseten doğrulukla sürprizli ve açık kafalı olmanın cazibesini bir arada barındıran, idealize bir karakter. Zaten Persepolis de biraz "sevgili anneannem" filmi (Soundtrack'ine PJ Harvey'nin White Chalk'undan bir şarkı yakışırdı.)
Satrapi'nin kendi çizgi romanından Vincent Paronnaud ile birlikte uyarladığı animasyon, Marjane küçük bir kızken, İran Devrimi sırasında Tahran'da başlıyor. Modern, entelektüel, sol taraftan devrimci, ama hayatın nimetlerine de meraklı bir aile. Devrim gerçekleşince önce seviniyorlar, sonra yavaş yavaş 'mollaca' gelişmeler ortalığı sarıyor. Marjane sözünü sakınmayan, özgür ruhlu bir kız ve ailesi onun İran'ın baskıcı ortamında yetişmesini istemiyor. Böylece Marjane 14 yaşında Avusturya'ya gönderiliyor. Oradaki ilk gençlik yılları, sonra tekrar İran derken, Persepolis hikayeyi Marjane genç bir kadın oluncaya kadar sürdürüyor.
Satrapi uzun bir döneme ait, önem teşkil eden çok fazla noktaya değinmiş: İran'daki siyasi ortama Batı'nin ve tabii bizzat İranlıların 'katkı'ları, acıları, küçük bir kızın büyüme sürecinde ailesi ve kendi hayal dünyasıyla ilişkisi, aşkla tanışması, ırkçılık, özüne karşı dürüst olmak, Avrupa'da bir başına bir İranlı olarak entelektüel kimliğini oluştururken nihilist punk'lardan hippilere tanık olduğu anlayışlar, evlilik, bir ev olarak memleket ve daha birçok kavram.
Animasyon olmayan bir filmde, tüm bunların birbuçuk saatte anlatılmaya çalışılması yüzeysel bir sonuca varabilirdi. Ancak animasyonun seyircinin hayal gücünden aldığı destek ve tatlı bir mizahın özetleyiciliğiyle, Persepolis vasatlaşmadan her sahnede bir söz söylemeyi, belirleyici bir gözlemi aktarmayı beceriyor. Kısa, basit ve net cümlelerin gücüne sahip bir film. Laf olsun ya da sadece hikayeyi bir yerden bir yere bağlasın diye yerleştirilmiş herhangi bir detay yok içinde. Iron Maiden gibi Batılı grupların kasetlerinin 80'lerin İran sokaklarında torbacı edalı adamlarca el altından satıldığı sahne, en komiklerinden biri. (Bize de pek yabancı bir durum değil zaten, aynı dönemde Türk gençleri de aynı albümleri yine sokaktan, yine çekim kaset olarak alıyordu çoğu kez.)
İran komşumuz, ancak İran sinemasının uluslararası festival ortamlarındaki yükselişine kadar, bu ülkenin insanları hakkında bizim bile yeterince fikrimiz yoktu. Hele de sıradan bir Batılı için, içinde yaşadıkları katı rejimle bir tutulan, Kızım Olmadan Asla'daki 'öcü toplum'dan öte bir anlam ifade ettiklerini pek sanmıyorum. Persepolis (İranlıların şanını kurtarmak gibi misyonerce bir tavra bulaşmadan) bu kolaycılığı izleyen herkes açısından kırabilecek kadar hakiki portreler ve düş sahneleri sunuyor. Kaldı ki metni pek parlak olmasaydı bile, siyah-beyaz ve gri tonların keskinliğinde, derinlik hissi kukla tiyatrosunu andıran bu animasyonun görsel çekiciliğine kapılmaktan kurtulamazdık.''


http://www.rollingstone.com.tr/sin22,17@2900.html

sevcan dedi ki...

''Filmekimi festivalinde kapalı gişe gösterilecek Persepolis'in yönetmeni Marjane Satrapi: "Asıl kahramanlar, sıradan insanlardır. Derdim dinle değil, ideoloji dayatanlarla.".

Marjane Satrapi'nin çok satan çizgi romanı Persepolis'ten uyarlanan animasyon film, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) 19 ve 25 Ekim tarihleri arasında düzenlediği filmekimi'nin en gözde yapımı oldu çıktı. Persepolis'e İstanbullu sinemaseverlerin gösterdiği ilgi o kadar büyük oldu ki, filmin biletleri ilk günden tükendi ve 19 Ekim Cuma günü 21.00 suaresine ek olarak, geceyarısına da bir ek gösterim konuldu. Bu gösterimin biletleri de bitmek üzere. Filmde, Şah Rejimi yıkıldıktan sonra kurulan İran İslam Cumhuriyeti ile birlikte örtünen Marjane'in devrimci olma hayalleri ve hayatın gerçekleri arasında sıkışan yazgısı, insani bir boyutta işleniyor. 2007 yılı Cannes Uluslararası Film Festivali Jüri Özel Ödülü'nü kazanan ve İran hükümetinin sert tepkisiyle karşılaşan Persepolis'te, Marjane'in gençliği Chiara Mastrioanni, annesi ise Catherine Deneuve tarafından seslendirilmiş. SABAH Pazar'a özel bir röportaj veren filmin yönetmeni Satrapi, dinle değil, ama onun üzerinden ideoloji üretip dayatanlarla 'problemli' olduğunun altını çiziyor. Öte yandan İstanbul Kültür Sanat Vakfı'na Persepolis'in gösteriminin durdurulması için yazılı olarak başvuruda bulunan İran Kültür Ataşesi Behnam Azad, filmin İran devrimine ve halkına ihanet ettiği konusunda ısrarlı.


- Sizi İran rejimine düşman biri olarak lanse ediyorlar. Bu iddia ne kadar doğru olabilir?
- Benim dinlerle herhangi bir problemim yok, din adına ya da herhangi bir ideoloji adına yapılanlarla problemim var. Ben ülkeme, İran'a karşı bir yargıç gibi davranmadım, ülkem hakkında sosyolojik bir çalışma yapmış da değilim. Filmimi görenler, benim saldırgan değil hümanist bir iş çıkardığımı anlayacaklardır. Büyürken insanın aile, aşk gibi olgularla ilişkisinin nasıl değiştiği üzerine bir film yaptım. Ama bazıları çıkıp benim İran karşıtı olduğumu söylüyor; oysa filmimde düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün önemi vurgulanmakla birlikte, İran karşıtı bir mesaj yok. Ben kesinlikle bu filmde yargıç rolüne soyunmadım, 'Şu doğrudur, bu yanlıştır;' demedim. Ben kendi gördüğüm şekliyle olanları anlattım, yorumları yapmak ise filmimi seyredenlere düşecek.

- Persepolis'in Türkiye'de gösterilmesini engellemek için İran hükümetinin girişimde bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Filmim zaten Avrupa'nın ve dünyanın pek çok yerinde hiç problem çıkmadan gösterim şansı buldu. Nasıl bir tepki verebilirim ki bu olanlara? Kimseye hakaret etmiş, kimseye yağ çekmiş değilim... Filmimin gösterimi de, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmeli. Bu yüzden de, umuyorum ki filmim Türkiye'de gösterilme şansı bulur ve bu konuda bir sorun yaşanmaz. Benim için filmimin problem çıkmadan gösterilmesi önemli.

- Persepolis'te Atatürk'e de bir gönderme var. İran'ın eski yöneticilerinden bahsederken Atatürk'ün Türkiye'de yaptığı devrim olumlu bir örnek olarak sunuluyor. Atatürk'ü bir tür Şah gibi görüp, onun iktidarının son seçimlerle devrildiğini söyleyenler de var. Bunlara bakınca Türkiye'nin geleceğini nasıl yorumluyorsunuz?
- Ben bu konularda bir yargı vermeyi istemem. Hatta özellikle şunu söylemek isterim: filmim de, bu şekilde, başkalarının hayatları hakkında yargıda bulunmanın yanlışlığı hakkındadır. Ben bir sanatçıyım, bir politikacı değilim ve beni rahatsız eden de insanların kendilerinde gördüğü bu yargılama hakkıdır. Yalnız İran'da değil, başka ülkelerde de insanların bireysellikleri saldırı altında. Bu açıdan da filmimin evrensel bir yanı ve mesajı olduğunu düşünüyorum, çünkü anlattıklarım İran'a özel olaylar değildir. Ve bu anlattıklarıma rağmen, vaaz veren biri gibi çıkıp kötü devletlerden falan bahsetmemeye kararlıyım, çünkü o zaman bir sanatçı olmaktan çıkıp bir vaiz olurum.

'BEN ÜLKEMİ SEVİYORUM'
- Persepolis'in bazı sahnelerinde Rus sinemasını hatırlatan bir estetik hâkim: çok cesur geçişler ve kurgu oyunları var.
- Persepolis sonuç itibariyle benim hayatımı anlatan bir otobiyografik filmden çok, öncelikle kurmaca bir filmdir. Ve bir filmde hikâyenizi anlatacak yaratıcı tekniklere ihtiyaç duyarsınız, bu da sanatçılığın asıl ortaya çıktığı yerdir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün gerekliliğini hep vurguluyorum: bu sayede farklı bakış açılarına sahip oluyoruz ve filmimde tekniklerin aniden değişmesi de bu bakış açısı değişiminin bir örneği olarak değerlendirilebilir aslında.

- İran'a bugün baktığınızda, 'Ülkemi seviyorum,' diyebiliyor musunuz?
- Evet, ülkemi seviyorum ben. İnsan ülkesini önemsediği için, orada yaşananlardan canı yandığı için ülkesini eleştirir. Sevmese zaten bu işlere hiç girişmez.

- Filmin sonundaki diyalog çok çarpıcıydı ve Persepolis açık uçlu olarak bitiyordu. Karakteriniz Fransa'da ilk karşılaştığı kişi olan taksi şoförüne 'Ben İranlıyım,' diyor. Bunu yurtsever bir açıklama olarak mı yorumlamalıyız?
- O sahnenin gerçek hayatımda tekabül ettiği yıl, ben herkes gibi normal bir hayat yaşamayı isteyen biri olarak Fransa'ya ulaşmıştım. İran'dan gelmiştim ve kim olduğumu tanıma sürecim devam ediyordu. İfade etmeyi istediğim şey de, İranlı olmaktan memnun olduğum, bununla bir sorunum olmadığıydı. Persepolis benim insanların İranlılar hakkında önyargılarına ve kafalarındaki İran imgesine verdiğim cevaptır. Bütün İranlıların kötü olduğu yolunda bir inanç vardı Batı'da. Persepolis benim bunlara isyanımdır.

- Filminizde kahramanlığın önemini vurguluyorsunuz. Sizce içinde yaşadığımız dünyanın kahramanları kimler bugün?
- Gündelik hayatını yaşayan sıradan insanlar! Gerçekten tarihte büyük değişimler yaratanlar, ufak işlerle uğraştıklarını düşündüğümüz, dikkatimizi çekmeyen sıradan insanlar benim için.

KORSAN FİLM SAHNESİ GERÇEK OLDU
- Bize kendi sözlerinizle laikliği tanımlayabilir misiniz? Laikliği nasıl görüyorsunuz?
- Laiklik benim için, bir insanın başka bir insanın ateistliğine saygı duyması, ateistin de inançlı kişinin dini görüşlerine saygı duymasıdır. Herkesin uyması gereken bir kural gibi, bir yasa gibi değil, bu tür bir hoşgörü olarak görüyorum laikliği. Okullarda başörtüsü yasaklandığında buna karşı çıkmıştım, çünkü bir insanın çıkıp diğerinin inancına böyle müdahale etmesini yanlış buluyorum. Biz kim oluyoruz da başını bağlamak isteyen insana karışabiliyoruz? Eğer başını bağlamak istiyorsa bağlasın. Burada tolerans anahtar kelime. Aynı şekilde kimse de başını bağlamaya, çarşaf giymeye zorlanamaz.

- Persepolis'in bir sahnesinde, korsan satıcıların ülkede yasak olan film ve müziklerin kaçak kasetlerini sattığını görüyoruz, acaba sizin filminiz de İran'da böyle korsan olarak satılıyor mudur?
- (Gülüyor) Kesin satılıyordur... İran'da insanlar her şeyi sokaktan alırlar! Filmimi de bu şekilde izlediklerine eminim. Ama doğrusunu isterseniz, İran'da yaşayan insanların filmim hakkında ne düşündüklerini bilmiyorum, çünkü ben daha çok Avrupa'da yaşayan İranlılar ve Parisli dostlarımla ilişki halindeyim.

- Sansüre, kültürel baskılara karşı geldiniz. Acaba bu karşı geliş sizi hayatta motive eden şeyin ta kendisi olabilir mi?
- Baskı altındaki insanların tek başlarına bu baskıları aşamayacaklarını düşünüyorum. İnsanlar bir araya gelip onlara baskı uygulayanlara birlikte karşı çıkmalı. Baskılara karşı, hoşgörülü bir toplum kurmak için birbirimize güvenmeli, bir araya gelmeli, özgürlük için birlikte savaşmalıyız.''

14 Ekim 2007 EVRİM ALTUĞ -KAYA GENÇ

Abrek dedi ki...

harikasınız...böyle durumlarda müzikleri hiçbir yerde bulamıyorum.teşekkürler.